Tüp bebek tedavisinde yumurtalıklarda birçok folikülün (yumurtanın içinde bulunduğu su keseciği) geliştirilerek olgun yumurta elde edilmesi amacıyla kontrollü ovaryan hiperstimülasyon denilen hormon tedavisi yapılmaktadır. Genellikle bu amaçla günlük hormonal enjeksiyonlarla geliştirilen yumurtaların takibinde ultrasonografi ve hormonal monitorizasyon yapılmaktadır. Önde giden foliküllerin 17-20 mm çapa ulaşmasını takiben nihai yumurta olgunlaştırması amacıyla hCG enjeksiyonu uygulanmaktadır. hCG enjeksiyonundan 36 saat sonra yumurtalar toplanmakta ve erkekten alınan spermlerle mikroenjeksiyon yapılarak döllenmektedir. Oluşan embriyolar 2-5 gün içinde ultrasonografik gözlem altında rahim içine transfer edilmektedir.
Tüp bebek tedavisi yapılan kadınlarda % 0,1-2 oranında ağır ovaryan hiperstimulasyon (OHSS) gelişmektedir. Bu iatrojenik (tedaviye bağlı olarak gelişen) durum ciddi ve hayatı tehdit edici boyutlara ulaşabilmektedir. Tablonun oluşumunda en önemli faktör hCG verilmesidir. Ciddi OHSS hemen daima dışarıdan hCG verildiğinde veya gebeliğe bağlı olarak endojen (vücuttan salgılanan) hCG artışıyla birlikte olur. Yumurtalıklar aşırı büyür, damar geçirgenliği artar ve damar içi proteinden zengin sıvı damar dışına akarak karın içinde asit oluşumuna yol açar. Daha ağır olgularda kalp ve akciğer zarı etrafında da sıvı toplanabilir. Tablonun ilerlemesi halinde bir çok organ ve sistemde yetmezlik gelişerek hayatı tehdit edici boyutlara ulaşabilir.
Son yıllarda OHSS’den korunmak amacıyla riskli olgulara nihai yumurta olgunlaşmasını tetiklemek için antagonist sikluslarda hCG yerine GnRH analogları kullanılmaktadır. ‘’Analog trigger’’ denilen bu yöntemde hCG ile aynı oranda yumurta olgunlaşması sağlanırken, OHSS oranları çok ciddi düzeyde azaltılmaktadır. Gerektiğinde embriyolar dondurularak gebeliğe bağlı OHSS’de önlenmek suretiyle tedavinin emniyeti sağlanmaktadır. İlk çalışmalarda embriyo transferi sonrası luteal faz yetersizliğine bağlı düşük gebelik oranları bildirilmiş ancak tedavide yapılan modifikasyonlar sonrasında yeterli luteal faz desteği sağlandığında hCG ile benzer oranda gebelik sonuçları bildirilmiştir. Buna karşın ciddi OHSS neredeyse tamamen önlenebilmekte, tedavinin emniyeti ve başarısı artırılabilmektedir.
Merkezimizde ciddi OHSS gelişme riski olan olgulara uyguladığımız analog trigger vakalarının değerlendirmesinde özellikle yumurta toplanması sonrasında düşük doz hCG ile modifiye luteal faz desteği sağlanan grupta % 50’nin üzerinde klinik gebelik elde ederken hiçbir olguda ciddi OHSS gözlemedik. OHSS riskinin çok yüksek olduğu olgularda embriyoların tamamı dondurularak gebeliğe bağlı OHSS gelişimi de önlenmektedir. OHSS’nin önlenmesinde yeni algoritma riskli olgularda antagonist protokol kullanım, analog trigger, blastosist evresine (5. gün) gidiş ve gerekli olgularda total freezing denilen tüm embriyoların dondurularak başka bir siklusta transfer edilmesinden oluşur. Tedavinin başarısında laboratuvar koşullarının iyi olması ve merkezin iyi bir embriyo dondurma programının olmasının rolü büyüktür.